Bir milyon yıl önce ateşi bulan insan, binlerce yıl buzul çağında ne fırtınalardan geçti, nelerle boğuştu hayatta kalmak için kim bilir…
Bundan on sekiz bin yıl önce iklimin değişmesi ile holosen çağ başladı. Beş bin yıl önce avcı ve toplayıcılığa adım atmış, taşları yontmuş keşiflere başlamış kadim insanoğlunun yolculuğu ne zordu kim bilir…
Gündemin sürekli çay suyu gibi fokurdadığı günlerden geçen milenyum çağı çocukları bilgiye erişen, gıdaya erişen, sağlığa erişen tüm bu geçmişini ömrünün ilk yıllarında en hızlı şekilde öğreniyor. Okullarına giderken zamana meydan okuyan hızlı araçlarla ve metrolarla, okulda ve evde kullandığı hızlı bilgisayarlarla ve telefonlarla, besini ve kıyafeti için hızlı siparişlerle. Atalarının hayata erişiminin fersah fersah önünde bir yaşam.
Erişemeyen, hatta hala sözüm ona milenyum çağını görememiş çocuklar yok mu? elbette var. Dünya nüfusunun 2020 verilerine göre %62,6’sı cep telefonu, bu oranın yarısından fazlası ise akıllı cep telefonu kullanıyor. Verilere göre Türkiye’de 78,9 milyon mobil hat sahibi bulunuyor. Bu sayının 31 milyonu ise akıllı telefonla iletişim sağlıyor. “Düşünebiliyor musunuz?” bu rakamlar varken biz televizyonda son model telefon lansmanında izdiham görüntüleri izliyoruz.
Şimdi Harari’yi biraz daha anlıyorum.
Bir maymunu, ölümden sonra gideceği maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırarak, elindeki muzu vermeye asla ikna edemezsiniz. - Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens, Yuval Noah Harari
Bizler sadece kendi bulunduğumuz alanda, kendi çevremiz kadar bakıyoruz dünyaya. Daha geniş perspektifler için okumayı ne kadar önemsiyoruz tartışılır.
Türkiye genelinde 6 yaş üzerindeki nüfusun % 85,7'si okuma yazma biliyor, % 7,7'si okuma yazma bilmiyor, % 6,6'sının ise okur yazar durumu bilinmiyor. Okuyor olmak da yetmiyor “Ne okuyorsun canım kardeşim?”. “Ne yiyorsun?” ne kadar önemliyse “Ne okuyorsun?” da o kadar önemli. Geleceği arayan atanı anlamak bir yana, yok etmenin çabasındayız gibi geliyor. Tükettiğimizin kalitesi önemli canım kardeşim.
“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılı verirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
― Nazım Hikmet RAN
Dicle ATILMIŞ | 08.10.2022