Bugünü kutlayabilmemizi sağlayan, başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü ve vatan için savaşmış tüm silah arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyorum. Nice 99 yıllara, bağımsız ve özgür günlere diyerek, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum
Bugünü kutlayabilmemizi sağlayan, başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü ve vatan için
savaşmış tüm silah arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyorum. Nice 99 yıllara, bağımsız ve özgür
günlere diyerek, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum. Cumhuriyetimiz, Atamızın da dediği
gibi kolay kazanılmadı. Kazanması kolay olmadığı gibi koruması da hiç kolay değil. Ağırlığı derin ve
ciddi bir kelimedir cumhuriyet. Elbette en nihayetinde bayramdır ve coşkuyla kutlamak isteriz,
heyecanla, huzurla kutlamak isteriz.
Çocukluğumdan beri milli bayramların hemen hepsinde gözlerim dolar. ‘’Bireysel bir empatiklikten mi
kaynaklanıyor?’’ yoksa ‘’Vatansever eğitimcilerin öğrettiği vatandaşlık dersi alabilen nesle yetiştiğimiz
için mi?’’ Sanırım ikisi de. Atatürk deyince ağlayan küçük çocuklar hala var. Köklerinin genetik
hafızasını mı taşıyor bilinmez ama her ferdimiz gibi bağımsızlığına sarılıyor sanırım. Yurtdışına gitmeyi
maddi varlığı ile hava atarak ve bireysel başarısı olarak gören kimseler de böyle düşünüyor mu
bilmiyorum. Ama ülkenizden bir adım öteye gittiğinizde adınızdan önce ülkenizin adı ile hareket
ettiğinizi bilmelisiniz. Kazanılan ama koruması da bir hayli zor olan Cumhuriyetimiz bizim en güçlü
vizemizdir. Yönetimlerin değişmesi, kararların değişmesi, ekonominin bir aşağı bir yukarı grafiği bir
yana görmezden gelinemez bir Cumhuriyet devletiyiz. Konum olarak Araplara Avrupa, Avrupa’ya ise
Arap gibi gelse de ülkemiz, öz be öz kendi olan Türkçesiyle, türküleriyle, şiirleriyle, halk danslarıyla
kısaca kendisi olan her şeyiyle 85 milyon cumhuriyet sevdalısı yürektir.
Eleştirilecek yüzlerce yerimiz, çeki düzen vermemiz gereken onlarca hareketimiz, unuttuğumuz
binlerce doğrumuz olsa bile anlamamız gereken şu ki: korumamız gereken bir Cumhuriyetimiz var.
Bireysel egolarımıza yenik düşersek, bizim bizle olan uyumumuz bozulur. Maddi materyallere olan
seviciliğimiz artarsa, onlara ulaşma hırsı bizi yanlış ticaretlere sokar, tabiri caizse sonuçta evimizden
barkımızdan oluruz. Tok gözlü olmayı kendi ürettiğimizle yetinerek sağlayalım ama yenilikten
vazgeçmeyelim. Başka uluslar bizim ürettiğimizi bizden alıp, bizim üretmememizi sağlayıp, ihtiyacımız
olduğunda da bize borçlandırıp satmak peşinde. Birlik olduğumuz milli duygularımız, bizi ortak
üretimin ve paylaşımın duygularıyla da birleştirmeli. Her sözü ile her yüzyılın insanı olarak seslenen
önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle veda ediyorum.
Millî hedef belli olmuştur. Ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Önemli olan, çetin olan o yollar
üzerinde çalışmaktır. Denebilir ki hiçbir şeye muhtaç değiliz. Yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır:
Çalışkan olmak. Toplumsal hastalıklarımızı incelersek temel olarak bundan başka, bundan önemli bir
hastalık keşfedemeyiz; hastalık budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı bir şekilde tedavi etmektir.
Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk, yalnız ve ancak
çalışkanların hakkıdır.
Dicle ATILMIŞ - 29.10.2022